Zamansız gönüllüsü olarak Bursa’daki türbeleri ziyaret etme fikri gerçekten çok iyi düşünülmüş.
Bursa’da geçirdiğim vakit, kendi iç alemime dönmek için iyi bir fırsattı. Vaktimi bolca durup, bekleyip, tefekkür ederek değerlendirmeme vesile oldu. İstanbul’un akışında kaybolduğumu hissettiğim bir zaman diliminde, ziyaret ettiğimiz manevi ortamlarda bulunmak bana dinginlik ve iç huzur verdi.
İlk durağımız olan Hz. Üftâde Hazretleri ve ardından Emir Sultan, kendilerine has çok güçlü manevi ortamlara sahipti. Onların yaşantılarını ve kişiliklerini dinlemek, aslında beni kendime daha fazla yakınlaştırdı.
Daha sonra geçtiğimiz Irgandı Köprüsü’nde yürüyüş yaptık, köprü etrafındaki dükkânlara göz attık ve bol bol fotoğraf çektik. Ardından Osman Gazi ve Orhan Gazi’nin türbelerini ziyaret ettik. Bu isimlerin yaşam hikâyelerini duymak bana ilham verdi.
Ulu Camii, kendine has ilginç hikâyeleri ve otantik mimarisiyle oldukça etkileyiciydi. Yaklaşık 200 hat eseriyle karşılaşmak gerçekten büyüleyiciydi.
Sonrasında Koza Han’a geçerek avlusunda oturduk ve hep birlikte çay içtik. Bu güzel ortamda birlikte muhabbet etmek oldukça keyifliydi. Ayrıca Koza Han’dan kendimiz ve sevdiklerimiz için hediyelik eşyalar almayı da ihmal etmedik. Akşam yemeği için fazla uzaklaşmadan, Koza Han’ın içindeki restoranda Bursa’nın meşhur İskender Kebabı’nı denedik.
Ayrıca gönüllüler ve ekip ile bir arada olmak eğlenceli ve çok keyifliydi. Birlikte bolca anı biriktirdik, gülüp eğlendik. Kalabalığın içinde zihnen sessiz kalabilmek, acele etmeden yürüyebilmek ve yorulmadan düşünebilmek…
Belki de bu yolculuğun bana bıraktığı en güzel hediyeydi diyebilirim.
İstanbul’un yoğun temposundan uzak, hem öğretici hem de huzur veren bir gün yaşadık.