Gönüllülerimizden Ezo’nun kaleminden:
Burak Bora ekibinin Marmara Üniversitesi’nde hazırlamış olduğu etkinliğe katılmaktan mutluluk duydum. Bundan önce, Murathan Bey ile görüşme fırsatım olmuştu Bahçeşehir Üniversitesi’nin Leadership Summit etkinliğinde. Fakat Murathan Bey ile Mertcan’ın bir arada konuşma yaptığını görmek çok hoştu.
İkisinin arasındaki arkadaşça ama mentor-öğrenci etkileşimi bana Master Shifu ve Po’yu andırdı. Murathan Bey, Mertcan’ın gençliğinden, enerjisinden ve cesaretinden beslenirken, Mertcan da Murathan Bey’in deneyiminden ve ileri görüşlülüğünden beslenir gibiydi. Aralarındaki deneyim, yaş, hayat şartları farklarına rağmen onları bir arada tutan şeyin saygı, sabır ve anlayış olduğu izlenimine kapıldım. Mertcan geçmişte yapılan hatalardan bahsederken Murathan Bey bundan utanmış olsa dahi asla neden böyle yaptın, nasıl yapabildin diye bir hezeyana kapılmadı. Çocukların dünyayı keşfederken yaptığı şapşalca hataları merak, hafif bir utanç ama sabırla izliyor gibiydi. Benim çocuğum nasıl bu hatayı yapar ile çocuktur tabi hata yapacak arasında gidip geliyordu diyebiliriz.
Etkinlik liselere yönelik yapıldığından ötürü, tabi ki bu detayları fark eden sayısı azdı bence. Birkaç öğrenci “aaa bak konuşma yaptı, önemli biri herhalde” diyerek konuşmaya geldi. Münazarada da aynı şekilde, bir şirketin karşılaşabileceği ekonomik problemlere “herkes böbreğini satacak şirkette, çalışanların da anlaşmasında var” gibi çözümler geldi. Hepsine rağmen, birkaç öğrencide de ufak ışıldamalara rastladım. Yaşlarına göre daha büyük, daha olgunlardı ve söylenilene yalnız kulak misafiri olmakla kalmayıp, dinliyorlardı. Münazarada örneğin, yapay zekânın işleyiş biçiminin nasıl çalıştığını anlayan, kendi yapay zekâlarını diğer şirketlerden nasıl ayrıştırmaları gerektiği hakkındaki problemlere çözüm bulabilen kişiler vardı, sadece gürültünün içinde kaybolmuşlardı. Arda bunları ortaya çıkarmakta çok başarılıydı. Bunu fark edince anladım, ben de yaşımdan ötürü onları küçümseme hatasına kapıldığımı.
Mertcan bana bu işe nasıl başladıklarını anlatınca iyice anladım. Onlar da lise yıllarında, deli cesaretlerine kapılarak bu işe başlamışlardı. Annesi bile hâlâ buna değip değmediğinden emin değil gibiydi, son yılı açıktan okumak zorunda kalmasına çok memnun değil gibiydi. Ama Murathan Bey ona inanmış, arkadaşları ona inanmış, o kendine inanmış ve bir şekilde herkesi de başaracağına ikna etmişti. İşte bundan yaşa bakmamak lazım diye boşuna denmez. Önemli olan yaşta değil baştadır.
Zamansız da bu konuda bence önemli bir adım, okul okul, lise lise gezip bilgilerini aktarmaları çok değerli. Özellikle de yaşı küçük olanlarla bu paylaşımı yapmak daha da değerli. Çünkü belki aktif olarak dinlemeseler bile, gelişim çağında olduklarından ötürü çevrelerinde anlatılan her şeyi bir sünger gibi emecekler. O an bu bilgileri kullanmasalar bile, hayatlarının bir aşamasında iyi ki bunu biliyordum diyecekler. Herkesin bu tarz bir deneyimi olmuştur bence. Benim kesinlikle oldu. Ne olduğunu da belki başka bir zaman sizinle paylaşırım. Şimdilik bu kadar yeter. Bir sonraki etkinlikte görüşmek üzere.